Bugün, sıkça karşımıza çıkan ‘’Tapu kaydının düzeltilmesi davaları’’ na mercek tutalım. Bu konu o kadar canlı bir konudur ki, TKG,M 2014/7 sayılı genelgeyi ‘’Düzelteme’’ davaları için yayınlamıştır.
Bu genelgeye göre konun özeti şudur;
‘’ Tapu kaydında düzeltim davaları, 6100 sayılı Kanun'un 382 nci maddesinin birinci fıkrası gereğince çekişmesiz yargı işleri kapsamında hüküm altına alınması ve Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nin 12/03/2012 tarihli ve E.2012/2846/-K.2012/3570 sayılı kararının da bu şekilde olması sebebiyle söz konusu davalar sulh hukuk mahkemesinde, eğer taşınmaz kadastro mahkemesinde davalı ise kadastro mahkemesinde açılır. Böyle bir davayı da kural olarak tapu maliki ile mirasçıları açabilir.’’
Yine, Yargıtay - 1. HD., E. 2022/106 K. 2022/3900 T. 16.5.2022 sayılı kararında, daire konuyu şöyle izah etmiştir;
‘’ Tapu kaydının düzeltilmesi davaları kaynağını Türk Medeni Kanunu'nun 1027. Maddesinden almaktadır. Bu madde hükmüne göre, ilgililerin yazılı rızaları olmadıkça, tapu memuru, Tapu Sicil Tüzüğü kuralları uyarınca resen düzeltilmesi mümkün olan basit yazı yanlışlıkları (adi yazım hataları) dışında, mahkeme kararı olmadıkça hiçbir düzeltmede bulunamaz.
Tapu Sicil Tüzüğü'nün 72/1. maddesinde; “Tapu sicilinde değişiklik, hak sahibinin istemine ya da yetkili makam veya mahkeme kararına istinaden yapılır.” hükmü düzenlenmiştir. ’’
Bu iki ifadeyi beraber değerlendirdiğimizde karşımıza çıkan tablo şudur, öncelikle düzeltme işlemi, Tapu sicil Tüzüğü kapsamında Tapu Müdürlüğü tarafından resen yapılabiliyor mu, bunun araştırması yapılmalıdır, eğer resen düzeltme yapılma ihtimali yoksa, dava konusu edilmelidir.
Bu ölçünün derli toplu şekilde sınıflandırılmasını ise, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 26.06.2013 tarihli ve ve E.2013/7596, K.2013/10645 sayılı kararı bize göstermektedir;
Tapu Müdürlüğüne yöneltilerek açılan tapu kaydında düzeltim davalarında, ilgili Müdürlükçe;
1-Tapu Sicili Tüzüğü gereğince davacının öncelikle tapu müdürlüğüne başvurma zorunluluğu getiren yasal prosedürü izleyerek doğrudan dava açılıp açılmadığına,
2- Kimlik bilgilerinde düzeltme yapılması istenen dava konusu taşınmazların tapu kayıtları (ilk tesis ve tedavülleriyle) ve kadastro tutanakları (tespit ve tescile esas alınan tüm dayanak belgeleriyle) ayrıca taşınmazlar kadastrodan sonra edinilmişse buna ilişkin tüm belgeler ile birlikte getirtilip getirtilmediğine,
3- Nüfus Müdürlüğünden, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarında malik olarak görünen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişi veya kişilerin nüfusta kayıtlı olup olmadıkları araştırılarak mevcut ise bu kişi veya kişiler duruşmaya çağrılarak talep konusu taşınmazlarda mülkiyet hakkı iddiaları bulunup bulunmadığının kendilerinden sorulup sorulmadığına,
4- Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla, taşınmazın bulunduğu mahalde kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişiler bulunup bulunmadığına ilişkin gerekli araştırmanın yapılıp yapılmadığı, çevrede dava konusu taşınmazı kimin kullandığının sorularak, taşınmazın kime ait olarak bilindiğinin araştırılıp araştırılmadığına,
5- İstem konusunda tanık dinlenip dinlenilmediğine,
6- Tüm bu araştırmalar sonucu hala kesin bir kanaat oluşmamış ise, tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri de taşınmaz başında dinlenerek keşif yapılıp yapılmadığına,
7- Mülkiyet aktarımından şüpheleniyor ise mahkeme tarafından bu kişilere davanın ihbar edilip edilmediği, bu kişilerin mahkeme tarafından dinlenip dinlenilmediğine,
8- Açıklanan bu hususlar çerçevesinde inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlanıp sağlanmadığına veya bu hususlara ilişkin mahkemesince eksik inceleme yapılıp yapılmadığına, dava takibi sırasında özenle dikkat edilmesi gerekmektedir.
Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında mahkeme tarafından talebin kabulü yoluna gidilmelidir. Tapu müdürlüğü ilgili sıfatıyla yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden (ve yargılama giderlerinden olan vekalet ücretinden) sorumlu tutulmamalıdır. Yani, yasal hasım (davalı) olan İdaremizin yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulması hukuken mümkün değildir. Aksi bir durum kanun yoluna gitme gerekçesidir.
Ayrıca, tapu müdürlükleri tarafından resen düzeltilemediği için, dava konusu yapılan düzeltme taleplerinin davalı kısmında Tapu Müdürlükleri, ‘’ilgili’’ sıfatıyla davalı gösterilir ve görevlendirilecek bir tapu personeli kurum adına bu davaları takip eder.
Özellikle, anılan genelgede, ‘’Tapu İptal Davaları’’ ile ‘’Tapu Kaydı Düzeltme’’ davaları arasındaki farka dikkat çekilerek, şunu açıklamaya yer verilmiştir;
‘’ Uygulamada en çok dikkat edilmesi gereken hususların başında ise tapuda isim tashihi, tapu kaydında düzeltim davası vs. adı altında tapu iptal ve tescil davalarının açılması, hak sahibi olmayanlar tarafından dava açılması, mülkiyeti ihlal edilen kişiler hasım mevkine alınmaksızın Tapu Müdürlüğü husumeti ile davaların açılıp görülmesi gibi hususlardır. Bu tür davaların, konusu tapu kaydında düzeltim ya da isim tashihi davası olsa bile süre geçirilmeksizn takibi için Hazine Avukatlığına bildirilmesi veya Muhakemat hizmeti temin edilemiyor ise Hukuk Müşavirliğinden temsil yetkisi alınması ve muhakkak mahkeme kararlarının temyiz edilmesinin sağlanması büyük önem taşımaktadır.’’
Konuyla muhatap tarafların, öncelikle ‘’Düzeltme’’ davası mı yoksa ‘’Tapu İptal’’ davası mı açacaklarını tespit etmesi gerekir, ardından bu düzeltme kapsamının tapu müdürlüğü tarafından yapılıp yapılamayacağını görmeleri icap eder, aksi takdirde, TST kapsamında tapu müdürlüğünün yapabileceği düzeltmeleri dava konusu etmeleri halinde, davanın reddedileceği bilinmelidir.
Av. Afşin HATİPOĞLU
Sal 1 181