İnançlı işlem, hukuk sistemi içinde karşımıza sıkça çıkan bir sözleşme tipidir, davalılar genelde aralarındaki işlemi ya yok kabul ettiğinden, yada iddia edilen türde bir hukuki sözleşme olmadığından yola çıkarak ‘’İnançlı İşlem’’ e karşı çıkarlar. Davacılar ise, davalı ile aralarında inanca dayalı bir güven ilişkisi sebebiyle, ileride geri almak için mallarını davalıya verdiklerini iddia ederler. Bu sözleşme tipi hukukumuzda açıkça düzenlenen tipik bir sözleşme değildir, ancak uygulama ve Yargıtay kararları ile karşımıza çıkmıştır. Yargıtay, İnançlı sözleşmelere ilişkin verdiği kararlarda, özet olarak aşağıdaki ölçüleri belirlemiştir. Bu ölçüler, inançlı sözleşme davalarında bizim için yol gösterici olmaktadır.
Yargıtay Kararı - 7. HD., E. 2022/1262 K. 2023/2183 T. 13.4.2023:
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 26 ncı maddesi, “sözleşme özgürlüğü” başlığı altında, “Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu düzenleme doğrultusunda sui generis (kendine özgü yapısı olan) sözleşmelerin yaratılması imkân dâhilindedir. “Kanunda düzenlenmemiş herhangi isimli bir sözleşmenin unsurunu içermeyen, tamamen yeni unsurların yeni bir sözleşme yaratmak amacıyla bir bütünlük içinde bir araya getirilmesiyle oluşan sözleşme” (Fikret Eren: Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Ankara, 2020, s.961) olarak tanımlanması mümkün olan bu sözleşmelerden biri de inançlı işlemlerdir (Fahrettin Aral/Hasan Ayrancı: Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, Ankara, 2021, s.63).
2. Roma Hukukunda aynî teminat oluşturması için yaratılan fiducia teriminin günümüzdeki karşılığı olan (Belgin Erdoğmuş: Roma Eşya Hukuku, İstanbul, 2020, s.119) inançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
3. İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
4. İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
5. İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
6. İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
7. Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202.maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
2.8. Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde hakimin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.12.2015 tarihli, 2014/14-516 E. 2015/2838 K.)
Av. Afşin HATİPOĞLU
Çrş 1 181